Temmuz Ayında Ne Dinledim? | TOP 15

Herkese merhabalar.
Temmuz ayını bitirmişken bu ay içerisinde en çok hangi şarkıları dinlediğimi bir liste halinde yayınlayayım dedim. Hazırlaması zor olan bir listeydi. Her gün birkaç saat müzik dinlemeden duramadığımı düşünürsek temmuz ayında çok fazla şarkı dinlediğimi söyleyebiliriz. Bu liste İngilizce ve Korece şarkılardan oluşuyor. Bu listeye Türkçe şarkıları eklemedim. Onlar hakkında Nostaljik ve Günümüz olmak üzere iki yazı yazıyorum ^.^ Önümüzde ki hafta onları yayınlayacağım. Listeme bir önceki yazıma eklediğim şarkıları koymadım. Daha başka şarkıları paylaşayım dedim. O zaman geçelim listemize.  

 


15. Camila Cabello - Crying In The Club 

Sesini sevdiğim ve beğendiğim bir kadın sanatçı. Fifth Harmony'deyken severek dinliyordum. Bu şarkısına da denk gelince kaçırmadım tabi ki. Eh diyeceksiniz mayısta çıkan şarkıyı bu ay ilk 15'e koyacak kadar neden dinledin? Bazı şarkılarda geriden geliyorum... 





14. Ricky Martin - Livin' La Vida Loca

Eski bir şarkı olsa da Spotify'da rastlamam üzerine yeniden dinlemeye başladım. Önceden de şimdide çok hoşuma giden bir şarkı. Ricky Martin'i beğenen biriyim zaten. Yemek yaparken dinleye dinleye bir bakmışım bu ay en çok dinlediğim şarkılardan olmuş :) 




13. Petit Buscuit - Sunset Lover 

İnanın bana bu şarkı nasıl oldu da listeme girdi hiçbir fikrim yok. Youtuberların vlog çekimlerinde çalan şarkılara benzettiğim ve hoşuma gittiği için dinlemeye başladığım bir şarkı baktım ki sokakta yürürken vazgeçilmezim oldu :)




12. The 1975 - Somebody Else

The 1975 sevdiğim gruplardan biri. Şarkıları beni mutlu ediyor ve hemen hemen her ruh haline uyacak şarkıları var diyebilirim. Matt'in sakinleştiren sesi, şarkıların melodisi derken kapılıp gidiyorsunuz bu gruba. 




11. Dreamcatcher - Good Night 

Kardeşimin çok sevdiği bir grup Dreamcatcher. Evimizde habire şarkılarını duymamla bende başladım dinlemeye. J-Rock esintileri çok hoş. Bu şarkıda animelerin açılış müziğini andırıyor. Buradan bu şarkıyı yazılarımı okuyan kardeşime ithaf edeyim :)





10. The Fray - Over My Head 

The Fray severek dinlediğim ve şarkılarının modasının hiç geçmediği bir grup. Bana ilham kaynağı olan şarkılara sahipler. 





9. Twenty One Pilots - Polarize

Twenty One Pilots'ın şarkılarına göz atarken denk geldim bu şarkıya. Birkaç kez dinledikten sonra "help me polarize, help me polarize" diye gezinmeye başladığımı fark ettim ve bir anda dilimden düşmez oldu. 





8. Lord Huron - The Night We Met 

"İrem bu şarkılar ne? Bir tane hareketli şarkı söylüyorsun beş tane yavaş şarkı." dediğinizi duyabiliyorum ama hava sıcak olsa da bu şarkıları dinlemekten vazgeçemiyorum işte :) Dinlediğim hareketli şarkılar genelde Korece... Spotify da denk geldiğim bir şarkı yine. Sağ olsun Spotify'den geçiniyorum yeni şarkı bulmak istediğimde. 





7. You Me At Six - Take On The World

Twitter'dan beni takip ediyorsanız bu şarkıyı dinleyip durduğumu biliyorsunuzdur. Sözlerinin, melodisinin çok hoşuma gittiği bir şarkı. Grubu bu şarkısıyla tanıdım ve sevdiklerim arasına girdiler hemencecik. 





6. HALO - Flying 

Bana göre tam anlamıyla yaz şarkısı. Başı slow başlasa da şarkının nakarata doğru hareketlenmesi, nakaratta uçması çok hoşuma gitti. Albümde ki favori şarkım oldu. Kulüplerde çalınacak tarzda bana kalırsa :) 





5. Seven O'Clock - Echo 

Bir diğer yaz şarkısı da bu. Mart ayında çıksa da yaza uyduğunu düşündüğüm bir şarkı. Durup durup dinlemekten mutluluk duyuyorum.





4. Produce 101 - Never

Produce 101 çok severek takip ettiğim bir yarışmaydı. Bu şarkı da o yarışmanın altınlarından. Grup üyeleri, şarkı, dans hepsi harika. Özellikle Jaehwan'ın yüksek notaya çıktığı an içimde ki hayran çığlıklar atarak etrafta koşturdu. 





3. DAY6 - Dance Dance 

Day6 sevdamı aranızda bilenler vardır. Band tarzında bir grup olması, vokaller, şarkılar derken bayılarak dinlediğimi söylemeliyim. Sadece onların şarkısından oluşan bir çalma listem dahi var. Dance Dance şarkısı 2 ay önce yayınlansa da bu ay en çok dinlediğim Day6 şarkısıydı. 







2. Mad Soul Child - Dear 

The Man From Nowhere adlı filmin müziği olsa da filmde dikkatimi çekmemişti. Duel dizisine yapılan bir video sayesinde çok sık dinlemeye başladım. 




1. Boni Pueri - Time Walk

Chicago Typewriter en sevdiğim diziler arasında. Eh diziyi sevmemin bir etkeni de dizi müzikleriydi. Time Walk şarkısı diziyi izlediğim sürece aklıma kazındı, sonrasında da silemedim. 






Eveet. Liste burada sona eriyor. Bu ay belki de yüzlerce şarkı dinledim ama dilime dolanan, her gün dinlediğim şarkılar bunlardı. İnsanların Korece denildiğinde büyük tepkisini alsa da benim severek dinlediğim ve anlamlı sözleriyle kalbimde yer edinen bir müzik türü K-pop, K-hiphop. Umarım şarkıları sizler de seversiniz. Kendinize iyi bakın :) 

YAZ ABUR CUBURU | Mim

Merhabalar :)
Öneri Makinesi'nin başlattığı, şarkılar ile alakalı olan bu mimi halamın daveti üzerine yapmaya karar verdim. İlk mimim olduğu için birazcık heyecanlıyım. 

Takip ettiğim bloglarda gördüğüm ve yapmak istediğim bir mimdi fakat genel olarak "bu .... daha çok seviyorum" demek benim için çok zor. Biri izlediğim dizilerden ya da dinlediğim şarkılardan birini seçmemi istediğinde aşağıda bulunan fotoğraftaki tepkiyi veriyorum... Bu yüzden şarkıların üzerinde çok fazla düşünmektense o an aklıma gelen şarkıları yazmaya karar verdim. Genel olarak hoşuma giden şarkıları dinliyorum dil ve tür fark etmeksizin. Umarım hoşunuza gider. 

Halamın şarkılarını merak ediyorsanız buradan bakabilirsiniz :)

1- Yazın çıkan çok sevdiğin sanatçıdan/gruptan bir şarkı 

Bu yaz sevdiğim bir çok sanatçı albümler çıkartıp, şarkılar yayınladı. BlackPink - As If It's Your Last bu soru için seçebileceğim şarkılardan biri. 





 2- Bu yaz en yeni keşfin 

Bu şarkıyı ve sanatçıyı yakın arkadaşımın tavsiyesiyle buldum. Şarkıyı dinlediğinizde "İrem ya Temmuz ayı bitiyor sen hala yavaş şarkılar mı dinliyorsun?" diyeceğinizi tahmin edebiliyorum. Şarkının adı Start Again. Conrad Sewell seslendiriyor :) 



3- Bu yaz sürekli dinlediğin şarkı 

Shape of You şarkısını her yerde duyuyoruz. Dinleyeceğiniz remixini izlediğim bir yarışma programında (PRODUCE 101) duymuş ve performansın da katkısıyla çok sevmiştim.  Bu sebeple şarkıyı aklımdan çıkartmak kolay olmadı, bütün yaz dinlediğim bir şarkı haline geldi. Ed Sheeran - Shape of You (Major Lazer Remix)





(Aklımdan çıkaramadığım performans)

4- Bu yaz en çok duyduğun şarkı 

Mimleri okuduğum kadarıyla Tarkan'ın Yolla şarkısı ile Despacito arasında çekişme varmış. Benim en çok duyduğum şarkıda tabi ki Despacito'nun Justin Bieber remixiydi. 




5- Bu yaz eskide olsa dinlemekten vazgeçmediğim bir şarkı 

Bu soruya yabancı ve Türkçe olmak üzere iki şarkı koymaya karar verdim. Spotify'de gezinirken çalma listelerinde yeniden duyduğum ve dinlediğim iki şarkıyı paylaşmazsam olmaz diye düşünüyorum. 



Yabancı; Las Ketchup'ın The Ketchup Song şarkısı! Asereje diye hatırlayanlarınız da vardır. Çocukluğumun vazgeçilmez şarkılarındandı. 




Türkçe; Demet Sağıroğlu'nın Arnavut Kaldırımı şarkısını her hafta birkaç kez dinlemeden duramıyorum. Gerek klibi,gerek şarkı beni kendine çekiyor. 



6- Sence bu yazın en favori hiti 

Kesinlikle Monsta X! Bu yaz ki geri dönüşlerini çok beğendim. Dilime takılan, dinlemeden duramadığım şarkılarla dolu bir albümleri var. Yeni şarkıları Newton'u beğensem de bu yaz gönlümde Shine Forever var. 



7- Senin bu yazını anlatan şarkı 

YGS LYS serüvenimin ilk yılıydı ve yaz tatilinde dahi sınavı, sınav sonucunu, ne yapacağımı düşünüyordum. Sevdiğim bir grup olan BTS'in de bu remake'i nedense bana bu yaz ki beni anlatıyor gibi geldi  :D 

Yaptığım ilk mimin sonunda geldik. Dinlediğim şarkılar müzik zevkinize pek uymayabilir ama farklılıklarımız ile güzeliz değil mi? :D Beni davet ettiği için halama, bu mimi başlatıp yeni müzikler keşfetmemi sağladığı için Öneri Makinesi'ne teşekkürlerimi iletiyorum. Kimleri etiketleyeceğimi bilemiyorum bu yüzden bu yazıyı okuduysanız lütfen sizde yapın. Kendinize iyi bakıın! 

Lise'de Alan Seçimi | Sayısal mı? Eşit Ağırlık mı? Yabancı Dil mi?

Herkese yeniden merhabalar 
Bu gün sizlerle lisede 10. sınıfın sonunda yapılan alan seçiminden ve kendi alanımı seçerken neler düşündüğümden bahsedeceğim.

Şu an okullarda nasıl bilmiyorum ama ben 10.sınıftayken ders seçimi yapıyorduk. Sayısal öğrencileri ileri seviye matematik, fizik vb. dersleri seçerken eşit ağırlık öğrencileri ileri seviye matematik, edebiyat vb. dersleri seçiyordu. Yabancı dil içinde belli başlı dersler vardı. Bizler İngilizce ve Almanca öğreniyorduk. Bunların ek derslerini de seçiyordunuz. Ayrıca edebiyat, tarih, coğrafya derslerini de alıyorlardı. 


(Ek derslerin olduğu kağıda bakarken ben)

1. Alan seçerken nelere dikkat etmelisiniz?

Alan seçerken lütfen sevdiğiniz ve yapabildiğiniz derslerin olmasına dikkat edin. Ayrıca o alanı okuduktan sonra hangi meslekleri seçebilirsiniz, mesleklerden dikkatinizi çeken var mı bunlara da bakın. İstemediğiniz, sırf iş alanı geniş diye sayısal seçmek ya da basit olduğunu düşünerek eşit ağırlık/dil seçmek yapacağınız en büyük hatalardan olur. 

2. Neden sayısal seçtim? Alan seçerken hangi sorunları yaşadım? 

10.sınıftayken bir ayrıma düşmüştüm. Yabancı dilim çok iyiydi ve severek dinliyordum dersleri. Diğer taraftan da sayısal vardı. Yapabildiğim derslerle doluydu ve kimyayı çok seviyordum. Benim için baya zorlu bir süreç oldu. Hocalarımla, arkadaşlarımla, ailemle konuştum. Herhangi bir meslek tercihim olmadığı için seçeceğim alan zorluyordu beni. Uzun bir süre düşünce havuzunda yüzmem sonucunda sayısal seçmeye karar verdim. Yabancı dilimi sayısal okursam da geliştirebileceğimi düşünüyordum. 

3. Sayısal seçtiğim için pişman oldum mu? 

Evet, pişman oldum. 12.sınıfta sınava hazırlanırken sayısaldan değil de dilden hazırlanmak istediğimi fark ettim ama geç olmuştu. Yabancı dille uğraşırken eğlendiğimi, ek iş olarak yapmak istemediğimi anlamıştım lakin diğerlerinden bir sene gerideydim. Bu yüzden sayısaldan hazırlanmaya devam ettim. 

4. Sayısal dersler zor mu? 

Her alanın kendine has dersleri var zorlayan. 11.sınıfta çok zorlanmasam da 12.sınıfın Matematik konuları beni zorlamıştı. Türevdi integraldi derken beynimi yakmadığıma seviniyorum :)

Fizik derslerini çok sevmediğim ve başarı gösteremediğim için ondan korkuyordum fakat 11.sınıfta sayısal işlemler artınca daha çok sevdim ve çözerken rahattım.

Biyoloji sevdiğim bir dersti. Detaylandıkça detaylansa da düzenli çalışmayla üstesinden gelinebilirdi.

Kimya derslerini aşırı seviyordum. YGS'ye hazırlanırken bir kimya kitabı almıştım. 400'e yakın soru çözmüştüm bir oturuşta. 3-4 yanlışım çıkmıştı. Tabi kimyayı seviyor olmam biraz da öğretmenimizden kaynaklıydı. Okulda en sevdiğim öğretmenlerimdendi. 

5. Ailelere tavsiyelerim neler?

Lütfen bu süreçte çocuğunuzu destekleyin, seçmek istediği alanı ve meslekleri sizde araştırın. Çocuğunuz istemediği bir alanı seçtiği takdir de derslerinde başarı gösteremez. Türkiye'de iş imkanı yok o alanın diyerek çocuklarınızın yeteneklerini ve ilgilerini, isteklerini köreltmeyin. Sayısal da okusa, eşit ağırlıkta okusa, dil de okusa işsiz kalma olasığı var, iş bulma olasılığı da. 


Bilgilendirici bir yazı oldu mu bilemiyorum fakat şu sıralar hasta olduğum için aklımı toparlamakta zorlanıyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın :) 

Hacettepe Üniversitesi Tanıtım Günleri

Bir Öğrencinin Kaleminden herkese merhabalar.
20-22 Temmuz tarihleri arasında olan Hacettepe Üniversitesi Tanıtım Günlerine yakın arkadaşımla yaptığımız bir plan üzerine gittik. 

Beytepe Kampüsü'ne ulaşımımız zor olduğundan İlkay'ın , yakın arkadaşım , öğretim görevlisi olan kuzeni bizi götürebileceğini söyledi. İkimiz de hem orayı gezebilmek hem de bölümler hakkında bilgi alabilmek amacıyla 22 Temmuz sabahı Beytepe Kampüsü'ne gittik. Blogta bununla ilgili yazı yazma fikri dönüş yolunda aklıma geldiği için bu yazıya koyabileceğim fotoğraflar yok. Bir daha böyle bir etkinlik olduğunda fotoğraf koyacağıma söz verebilirim :) Bu yazıda gözlerimden bahsedeceğim.

Tanıtım Günleri, Beytepe Kampüsü'nün Kongre salonundaydı. Kapıda okulun Amerikan Futbol Takımı Red Deers vardı. Formaları ve ellerinde topları ile oyuncular kendi aralarında atışlarını yapıyor aynı zamanda yanılmıyorsam forma satışı yapıyorlardı. 


İçeri girdiğimizde okulun öğrencileri karşıladı bizleri. Aday olduğumuz için bizle bir anket yaptılar. Puanımız, istediğimiz meslekler falan filan. Sonrasında da okullarının bizlere hediyesi olduğunu söyleyip bez çanta verdiler. İçerisinde defter, kalem, karton şapka, Hacettepe de ki bölümlerin ve puanlarının olduğu bir kağıt, üniversiteyi tanıtan mini boy dergi vardı. Teşekkürümüzü ettikten sonra bizi diğer bir öğrenci karşıladı. Hangi bölümler hakkında bilgi almak istediğimizi sordu, o bölüme yönlendirdi. İlk olarak Kimya bölümüne gittik. İlkay ile okulda en sevdiğimiz dersti Kimya. Standda ki hocalar çok cana yakındı. Sorularımızı dinleyip, bizi bilgilendirdiler. 

Kimya standının ardından Biyoloji standına geçtik. Yine hocalar çok cana yakındı. Kardeşim de bizimle gelmişti. Bir hoca bizimle ilgilenirken diğer hoca ve birkaç öğrenci kardeşimle ilgilenip hayvan iskeletlerini tanıttılar. 

Kimya ve Biyoloji bölümünü gezdikten sonra hangi bölüme gideceğimizi konuşurken Diş Hekimliği Rektör Yardımcısı ve Prof. Ali Şahin ile tanıştık, sohbet ettik. Sıcakkanlı olduklarını söylemek yanlış olmaz. Profesör, bölümleri gezdikten sonra bahçede verilecek yemekten yememizi, kendimize iyi bakmamızı söyledi. Ilımlı yaklaşımları için tekrardan teşekkür ederim :)

Birkaç bölümü daha gezdikten sonra karakter analizi yaptıkları yere geldik fakat çok doluydu. Bu sırada ikram olan kahvelerden alıp Erasmus hakkında bilgi almaya gittik. Çok iyi hazırlanıldığını söyleyebilirim. Erasmus, okulun olanakları, spor vb birçok konu hakkında stand açılmıştı. 

Yemekte pirinç pilavı, köfte, salata ve şöbiyet vardı. Yanında da ayran tabi ki. Çimlere oturup, bizlere verilen anketi doldurarak geçirdik vaktimizi. 

Yemekten sonra karakter analinizi yaptırdık orada ki PDR öğrencilerine. Belli özellikler vardı. Birden beşe kadar size uyup uymadığını kodluyordunuz. Sonrasında da birkaç özellik daha soruyordu. Sizin için önemini puanlıyordunuz. Bütün bu testlerden sonra puan türünüzü, sıralamanızı girip şu an hangi bölümleri tercih edebilirsiniz, bu bölümler ile uyuşuyor musunuz, karakteristik özellikleriniz neler bunlar hesaplanıyor. Gidemediyseniz, başka bir şehirdeyseniz ama Hacettepe istiyorsanız okulun sitesinde aday öğrencileri bilgilendirmek amaçlı bir eklenti var. Buradan bakabilirsiniz . 

Bizler bölümler hakkında bilgi alıp, karakter analizi yaptırdıktan sonra yurt yerleşkesini gezdik. Yeşil Vadi olsun, yurtlar olsun, yemek alanları olsun. Yandaki fotoğraf 11.sınıfta gittiğimiz Beytepe Kampüsü gezisinde Yeşil Vadi de arkadaşlarımla çekindiğimiz bir anı fotoğrafı. 

Bu yazım da bu kadardı. Umarım hoşunuza gitmiştir :) Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :) 

Dizi Yorumu | DUEL


Bir Öğrencinin Kaleminden herkese merhabalar. 
Bu gün önceki yazılarıma nazaran daha farklı bir yazı ile karşınızdayım. Twitter hesabımdan beni takip ediyorsanız birazdan yorumlayacağım diziyi ve karakterlerini ne kadar sevdiğimi biliyorsunuzdur. Her gün üç dört tane dizi karakterlerinin gifini paylaşmadan duramadığımı da biliyorsunuzdur. Öncesinde ufak ufak anlattığım bu diziyi şimdi derinlemesine inceleyip, yorumlayacağım. Belirtmeliyim ki spoiler içeren yerler olabilir. Hatta bu yerler bütün yazıyı kaplayabilir. Sevdiğim dizileri anlatırken kendimi kaptırıyor, dizi hakkında spoiler vermeden duramıyorum :) 
1993 yılında yasadışı deneyler ile iki insan klonu yaratılıyor. Üzerlerinde yapılan deneyler ve ameliyatlar dışında bir hücreye kapatılan, hayatı ve dışarıyı bilmeyen bu klonlar 12 yaşında birbirlerinden ayrılıyorlar. Geçen 12 yılda biri iyi insan olarak kalırken diğeri gözünü kırpmadan insanları öldüren bir katile dönüşüyor. 
12 yıl sonrasında suç birimi ekibi liderinin hasta kızının kaçırılması ile başlayan olaylar klonların karşı karşıya gelmesi, yaşamak için verdikleri mücadele, geçmişleri ve olayları çözmek için çabalamalarıyla devam ediyor. 




                                            Ana oyuncu kadromuz böyle. 


Jang Deuk Cheon: Suç birimi ekibinin lideridir. Kızına karşı oldukça sevecendir. Evin geçimi, hastane masrafları derken maddi olarak zorlansa da kızı Soo Yeon ile birlikte olduğu için mutludur. Bir gün Soo Yeon'un kaçırılması ile dedektif olsa dahi ne yapacağını şaşırır ve suçlunun fidye isteğini kabul eder. Kaçıran kişinin yüzünü görmesi, suçlunun olay yerinde kanını bırakması ile aramaya koyulur.Kızını kaçıran kişiyi ararken klonlar ile karşılaşır. 






Lee Sung Joon: Bir otobüste uyanan ve uyanır uyanmaz dedektif ile karşılaşan ve kaçırma suçuyla suçlanan iyi klonumuzun hatırladığı tek bir şey vardır; iki gün önce Busan'dadır ve bir evsizin yardımıyla bu otobüse bindirilmiştir. Suçsuz olduğunu ve hiçbir şeyi hatırlamadığını söylese de suçlunun olay yerinde bıraktığı kan örneği ile eşleşme gösterdiği için suç üzerine kalır. 






Lee Sung Hoon: Çocukluğundan beri sayısız ameliyat geçirmiş, 20 yıl boyunca hapsedildiği hücreden kaçmayı başarmıştır. İstediği iki şey vardır; yaşaması için gerekli olan aşıyı yapabilmek için klonlandığı kişinin nakledilen organlarını bulmak ve intikam almak. Bu yolda işlediği suçları, klonu olan Sung Joon'un üstüne yıkmaktan çekinmez.



Choi Jo Hye: Savcı olan bu karakterimiz Soo Yeon'un kaçırılma vakasında görevlidir. Sung Joon'u suçlayıp durur.










Ryu Mi Rae: Eski bir tıp öğrencisi olan Mi Rae, annesinin doktor olmasını istememesi üzerine muhabir olur. Annesinin vefatından sonra eline belli başlı hastane kayıtları ve bir fotoğraf geçer. Bunların ne olduğunu merak eden Mi Rae , hem annesinin geçmişini hemde belgeleri araştırmaya koyulur. 





Lee Yong Sup: Sung Hoon ve Sung Joon'un klonlandığı kişidir. 1991 yılında yasadışı deneyler yapan bir doktordur fakat vahşice öldürülmüş, organları nakledilmiştir. 






Jang Soo Yeon: Şeker mi şeker bu karakterimiz küçük yaştan beri kanser ile mücadele ediyordur. Kök hücre tedavisi olacağı sırada kaçırılır ve hastane odasına benzer yerde tutulur. 




Aksiyon dizilerini fazlasıyla seven ve genlerle ilgili şeyleri dikkat çekici bulan benim için bu dizi hazineydi. OCN'in dizilerini beğendiğim için başlamıştım. İyi ki de izlemeye başlamışım dediğim dizilerden.


Söylemeliyim ki dizide üç karakteri de canlandıran   (Sung Joon-Sung Hoon-Yong Sup) Yang Se Jong çaylak oyuncu olmasına rağmen performansıyla gönlümde taht kurdu. Karakterler arası geçişler olsun, her karakterin kendine has özellikleri olsun çok iyi yansıtmış. Kore de cumartesi-pazar yayınlanan Duel, bu hafta final yapıyor. Final bölümünde bozmazsa harika diyebilirim. Genel olarak gördüğüm yorumlarda ilk bölümde sıkılma söz konusu. Aynı şey bende de olmuştu fakat OCN'nin yapımlarını çok fazla sevdiğim için diziye güvenme kararı aldım ve devam ettim. Pişman değilim. 




Konu olarak güzel bir dizi. Oyunculuklar da konu kadar güzel. Dizinin ilk bölümlerinde Sung Joon'un habire dayak yemesi beni çıldırttı açıkçası. Ah bir de bu bölümlerde ağzından düşmeyen iki cümle vardı; "Hatırlamıyorum." "Bilmiyorum." Öyle ki siz daha o ağzını açmadan bunları söyleyecek hale geliyorsunuz. Dizinin finalini kestiremiyorum. Mutlu son olur mu, klonlara acı çektirenler ceza alacak mi hiçbir fikrim yok. Tek umudum senaristlerin diziye yakışır, tatmin edici bir final yapması. 








Bundan sonrası diziden sahneler içermektedir. 







(Birinin sana karşı iyi olması başkasına karşı da iyi olacağı anlamına gelmez. Birinin iyi olup olmaması öznel bir görüştür.)



Üçlümüzün ilk karşılaşması 



Dizide içimi eriten birkaç Sung Hoon - Soo Yeon etkileşimi vardı. Sung Hoon ne kadar kötü bir karakter olsa da Soo Yeon'a elinden geldiğince iyi baktı. 


Sung Hoon'u kapüşonlu olarak görüyorsanız orada birilerinin öleceğini söylemek yanlış olmaz. 



Se Jong'un oyunculuğundan etkilendiğim sahnelerden biri. 


OCN'in Sung Hoon ve Soo Yeon için yaptığı bu editte The Man From Nowhere esintilerini sezmemek mümkün değil. 


Benim çok severek izlediğim bir diziydi. Canım sıkıldığında eski bölümlerini izliyorum. İzlemek isteyenler beklemeden başlasın derim :) Kendinize iyi bakın! 

Lise Yılları

Bir öğrencinin kaleminden herkese merhaba.

Bu yazımda herkesin farklı düşüncelerde olduğu, kiminin iyi, kiminin kötü dediği lise yıllarından bahsedeceğim. Şu an yazdıklarımdan farklı bir şey yazmayı düşünüyordum fakat liseye başlayacak olan kardeşimin bana endişelerinden bahsetmesi üzerine, onun yaşıtlarının da aynı dertten muzdarip olacağını düşünerek lise yıllarımdan bahsetmek istedim. 

Lise başlarda sizlere garip gelecektir. Ortaokuldan yeni çıktığınızı, derslerin dallanıp budaklandığını, farklı farklı insanlar ile karşılaşacağınızı düşünürsek haklısınız lakin unutmayın ki hayatınızda ki her farklılık sizlere yeni bir şey katacaktır. Bir şeyleri değiştirmekten korkmayın. 

Ortaöğretim olarak geçen lise, sizlerin büyüdüğünüzü hissedeceğiniz, duygu ve fikir karmaşalarıyla boğuşacağınız,  arkadaşlıklar kurup , unutulmaz anılar yaratacağınız bir yer. 

Peki benim bir ay önce mezun olduğum lise yıllarım nasıldı?

Liseye başladığımda şu an olduğum insandan daha farklıydım. Birçok garip huyum, yapmaktan çekindiğim şeyler vardı. Okullar açılmadan önce arkadaşlık kurmayacağıma dair bin tane laf söylemiştim kendime. Öyle oldu mu? Hayır. Okuldan içeri adımımı atar atmaz biriyle tanıştım, sınıfta da aynı şey devam etti. 

Bunlardan bahsetmişken lisedeki ilk günümden ve değiştiğini düşündüğüm özelliklerimden de bahsedeyim ufak ufak. 

Sene 2013. Yattım kalktım dizi izledim, yattım kalktım kitap okudum derken yaz tatili bitti. Okulların açılacağı gün geldi çattı. Bir önceki gece heyecandan uyuyamadım. Sabahta erkenden kalkıp hazırlandım, babamla birlikte yola çıktık. O zamanlar 'liseye başlayacaklara tavsiyeler' adında yazılar vardı. Gitmeden önce hepsini okumuştum, giderken de tekrar ediyordum.

Lisenin üç yılını okuduğum okul siyasetin karıştığı bir okuldu. Kapıdan içeri girdiğimde bütün duvarların boyalı olması 'Allahım nereye düştüm ben' dedirtecek cinstendi. Bahçede rastgele bir yerlere durduk. O sırada yanımda duran kızla farkında olmadan muhabbet kurmuşum. İkimizin de yeni başlaması, okul hakkında ki tereddütleri aynıydı. Bu arada söylemeden geçmeyeyim bahçeye adım attığınızda kimin yeni geldiğini, kimin yıllardır orada okuduğunu fark edebiliyorsunuz. Bakışlar el veriyor. 

Kim olduğunu bilmediğim fakat sonrasında Felsefe derslerine girmeye başlayan öğretmenimiz kürsüye çıktı ve müdürün de hoş geldiniz konuşmasından sonra kağıtlardan sınıflarımızı okumaya başladı. Nerede olacağımızı duyduk iyi güzel hoş. Çıktık sınıflara, rastgele boş sıralara oturduk. Beş dakika sonra sınıflarımızı söyleyen öğretmen geri geldi ve dedi ki karışıklık olmuş. 10 kişi farklı bir sınıftaymışız falan filan. Sonrası ise okul gezisi, tanışmalar...

Birçok öğrenci kendisi gibi birini bulamayacağından tereddüt ediyor. Bulamayacaksınız evet. Bulduğunuz kişiyle de arkadaşlıklarınız ilerlemeyecek. Nerede sizden farklı biri var, onunla iyi anlaşacak mutlu dostluklar kuracaksınız. Yazımın başında da dediğim gibi farklılıktan korkmayın. Gökkuşağını oluşturan renkleri düşünün. Birbirlerinden farklılar, ayrı da güzeller. Fakat bir arada olduklarında gökkuşağını oluşturuyorlar. Bu daha güzel, değil mi?

Benim hayatımda neler değişti?

Otobüse bindiğinde kalabalıktan inemeyeceğini düşünen ben, otobüslerin vazgeçilmez yolcusu haline geldim. Aman şurayı gezelim, aman bu film çıktı sinemaya gidelim diye diye otobüs kullanmaya başladım. Sosyalliğimin zirvesine çıkarak her ay para biriktirip üç dört kez sinemaya gidiyordum. Gün geçtikte sabrımın arttığını, yeni insanları tanıdıkça bakış açımın genişlediğini fark ettim. 

Liseden korkmayın. Şu an gülerek anlattığım çoğu anım sınıf arkadaşlarımla veya öğretmenlerimle yaşadığım şeylerdir. Mesela Matematik dersinde diğer sınıflardan öndeydik. Ders işlemek istemiyorsak önceki gün plan yapıyor, pastaları kısırları kurabiyeleri hazırlayıp öğretmenimize söylüyorduk. Gün boyu annelerimizin altın günü gibi geçip gidiyordu. Diğer sınıflardan ,yaşıtlarımızdan, duyanlar olurdu. Teneffüste onlara tabaklar hazırlardık. Bazen de onlar hazırlar bize getirirdi. 

Turnuvalar olurdu Mayıs ayında. Yılın en sevdiğim zamanlarıydı. Futbolu çok sevmezdim ama arkadaşlarımın oynayıp, gol atamadığında sinir krizi geçirmesi hoşuma giderdi. 

Ah unutmadan! Okulda sınıf hiyerarşisi olduğunu duymuşsunuzdur. Her okulda var mıdır bilemem ama bunun hakkında da söylemek istediğim şeyler mevcut. 

12.sınıfların umrunda olmuyor yeni gelenler. Zaten ders çalışmaktan başlarını kaldıramayacak haldeler. Kendilerinin dertleri var.

11.sınıflar krallık evresi. Bütün okulu sanırsın kendileri yönetiyor. Kantin sırasında falan karşı karşıya gelirsiniz sadece. 

10.sınıflar sizden pek farkları yok. Sonuçta sadece sizden bir yıl önce geldiler ama bazılarında biz daha iyiyiz, biz bu okulda sizden daha uzun süredir varız diyenler çıkabilir.

Yukarıda belirttiklerimi pek önemsemeyin. Genelde okulun ilk günü veya ilk haftası biraz sıkıntı oluyor. İnternette okumuşsunuzdur. Üst sınıfların öğretmen taklidi yaparak ders anlatıp kandırmasını falan. Bizde daha farklı olmuştu.

10. sınıf öğrencilerinden birinin arkadaşı benimle aynı sınıftaymış. Listeden birinin adını, oturduğu sırayı öğrenmişler. Dersi tam hatırlamıyorum fakat ikinci veya üçüncü saatti. Kapı çaldı. Nöbetçi öğrenci olduğunu söyledi.

"Hocam .......'na annesi süt gönderdi." dedi ve sütü çocuğun sırasına bıraktı. Ne olduğunu anlayamadık birkaç saniye. Sonrasında ise kahkahalar falan.

Benim için lise çok farklıydı. Yapılan altın günleri veya piknikler, akıllı tahtanın anahtarının bir öğrencinin eline geçmesi çoğalttırması, müzikler açıp halay çekmeler, spor salonunda yapılan dedikodular, derslerin eğlenceli geçtiği günler... Söyleyebileceğim çok fazla şey var fakat asıl anlatmak istediğimi anlatabildiğimi düşünüyorum. Kendinize iyi bakın :) 





Sınav Deneyimim, Yaptığım Hatalar

Bir Öğrencinin Kaleminden herkese merhabalar :)

Öğrencileri ve velileri bir nebze de olsa bilgilendirmek amacıyla bu yazımda 2017 YGS-LYS deneyimimden, çok sonrasında fark ettiğim hatalardan ve sınav senesinde yaşadıklarımdan madde madde bahsedeceğim. 





1. Temel lise mi dershane mi?

11. sınıfın ikinci döneminde bunu düşünmeye başladım. Okulda ki arkadaşlarım teker teker temel liseye geçiyordu ve ben ne yapacağım diye düşünüyordum. Ailemle birlikte dershaneleri, temel liseleri, özel ders ücretlerini araştırmaya başladık. 

Ankara gibi büyük bir şehirde yaşıyorsanız dershane fiyatlarının temel lise fiyatlarıyla yarıştığını duymuşsunuzdur. Araştırırken bunun doğru olduğunu fark ettik. Ve bu durumda okul-dershane yapıp yorulmak yerine hepsinin tek bir yerde olmasını tercih ederek temel liseye yazıldım.

2. Sınava nasıl hazırlandım? 

Sınava hazırlanırken temel lise de olmanın verdiği rahatlıkla evde çok fazla ders çalışmıyordum. (Yaptığım hatalardan biriydi.)

Biz her hafta deneme oluyorduk. Deneme sonuç kağıdını sınavdan sonra aldığımda hangi sorularda yanlış yaptığıma bakıyordum. Belli konularda eksik olduğumu ve üst üste o konuda denemelerde yanlış yaptığımı fark ettiğimde youtube aracılığıyla ders anlatan kanallardan bu konuları dinlemeye başladım. 

Duvarlarıma ufak ufak not kağıtları yapıştırmaya başladım. Bu kağıtlarda en çok takıldığım soruların cevapları yer alıyordu. Bunların dışında Kızılay da ders çalışabileceğiniz belli başlı kafeler var. Ben ve arkadaşlarım bir tane kafeyi çok beğendiğimiz için okul ve deneme çıkışlarında oraya gidiyor, çay içerken konu çalışıp soru çözüyorduk. 

3. Hazırlanırken yaptığım hatalar neler?

Sınava hazırlanırken bir çok hata yaptığımı fark ettim geçenlerde. Mesela telefonuma çok fazla vakit ayırıyordum, okulda ders sırasında başım ağrıdığında uyuyordum, bazı denemelere gitmiyordum, defter tutmuyordum, verilen soru ödevlerini unuttuysam arkadaşımdan soru alıyordum. Bunları yapmayın! Size ne kadar fazla zarar verdiğini çok sonradan fark ediyorsunuz.

Hatalarımın derinine inersek; 


  • Defter tutmamak başlarda sorun değilken sonrasında soru çözdükçe yanlış yaptığım konunun anlatımını bulamadığım için tekrar tekrar aynı konulara çalışmamla büyük bir sorun haline geldi. 
  • Derste uyumak o konuyu kaçırmak demektir. Sonrasında ne kadar çalışsam da uyuduğum dersleri toparlayamadım. 
  • Yapamadığım soruları sormuyordum. Okul çıkışında 2 saatlik bir soru çözümümüz oluyordu. Sorusu olan kalıyordu okulda. Çok fazla kalmadım. Senenin başında gelen şevkle kalıyordum fakat sonrasında okulda kalmalarımın sayısı azaldı. Bu büyük bir hataydı. Beni okuyan öğrenciler var ise öğretmenlerinin peşinden ayrılmamaları taraftarıyım. Gidin ve sorun. Anlamadığınızda tekrar sorun. Bir öğretmenden değil iki öğretmenden aynı soruyu dinleyin. Soruların mantığını kavramaya çalışın.
  • Telefonumla ilgilenmekten ders çalışamıyordum. Ha şimdi başlarım, birazdan başlarım diye diye verimli ders çalışmadan günü bitiriyordum.
  • YGS konularım eksikti ve ben onları tamamlamak için LYS'yi boşlamıştım. LYS konuları yetişmedi tabi ki. 
  • Deneme oluyorsanız mutlaka gidin. Sınav heyecanınızı deneme olmaya alıştığınız için daha rahat yenecek ve ortama aşina olacaksınız. Ayrıca yanlışlarınızı görüp o konular üzerine çalışabileceksiniz.


4. Doğru yaptığımı düşündüğüm şeyler neler? 

Ben denemelerden çıkınca yanlış yaptığım soruları kesip bir deftere yapıştırmaya başladım. Çözümlerini de kalan boşluklara yapıyordum. Her deneme de her dersten ne kadar net yaptığımı da not olarak tutuyordum. YGS'ye ve LYS'ye az kaldığında sayısal öğrencisi olduğum için matematik ve fen derslerinden ayrı denemeler almıştım. Orada ki her denemeye analiz ediyordum defterime. Nerede yanlış yapmışım, bilmediğim şey neymiş tek tek yazıyordum. Otobüsle eve dönerken de yazdıklarımı okumak o konularda hata yapmamamı sağladı. 

Defter tutmanın dışında sınava bir ay kala bölüm denemeleri çözerken yakın arkadaşımdan yardım almaya başladım. Fizik dersinde zorlanıyordum, yakın arkadaşım ise fizik dersinde çok başarılıydı. Arkadaşım okul çıkışından iki saat sonra kütüphaneye gidiyordu ve bu iki saati okulda test çözerek geçiriyordu. Ondan rica ettim ve okul çıkışlarında yanlış yaptığım soruları tekrar etmeye başladık. Karekök yayınlarının denemesini kullanıyordum. Her deneme de 13 soru vardı ve 1.25 net ile başlamıştım. Arkadaşım yanlış yaptığım soruların pratik çözümlerini, akılda tutabileceğim şekilde anlatmaya başladığında net sayım 13'e çıktı. 

5. Ailem bu süreçte bana nasıl destek oldu?

Bu kısmın velileri daha çok ilgilendirdiğini düşünüyorum. Okula başladığımda annem ve babam beni karşılarına alıp sınavın tek şansım olmadığını, sağlığımın daha önemli olduğunu, bu sene yapamazsam da tekrar hazırlanabileceğimi söylediler. Bu konuşmalar sınava kadar hatta sınavdan sonra dahi devam etti. Beni rahatlatmak için türlü türlü yollara başvuran biricik ailem sınava rahat girmemi sağladılar. Evet, sınava çok rahat girdim. Heyecan yapmadan, stresli olmadan, hayatımın sınavı olmadığını bilerek girdim. 

6. Sınavda neler oldu? 

YGS'de sınavı yetiştiremedim. Okul denemelerinde zamanımı çok iyi ayarlıyordum. 160 dakikalık sınavı 100 dakika da bitiriyor, kalan 60 dakika da ise sosyal çözüp boş sorularımı kontrol ediyordum ama gelin görün ki gerçek sınavda öyle olmadı. Süremin çoğu matematik bölümünde ki problemlere gitti. Soruyu çözene kadar zorluyordum. Bu büyük bir hataydı. 

Geometri sorularını çözdükten sonra ne kadar sürem kaldığına bakmak için başımı kaldırdım ve dünya benim için durdu. Yarım saatim vardı. Fen sorularına başlamamıştım. Türkçe ve Matematikte boş sorularım vardı. Acele ile fen bölümüne geçip soruları yaptım ve son on dakika da puan alabilmek için sosyal çözdüm. 

YGS'yi böyle bitirdikten sonra o hafta LYS çalışmaya başladım. Matematikte baba konular denilen türev ve integral sınava hazırlanırken beni çok zorladı. LYS-1 Matematik sınavına girerken İntegral'in başlangıç kısmını biliyordum. Sınavda da soruları yapamadım. 

Benim hedefim Genetik Mühendisliğiydi. LYS-1'in de çok iyi geçmemesi üzerinde mezuna kalma kararı alarak LYS-2'ye çalışmadan girdim. Peki ne oldu? Sorular çok kolay geldi. Okul denemelerimiz kat be kat daha zordu. Keşke çalışsaydım dedim çıktığımda. 

7. Sonuç ne oldu?

YGS'de 164 bin de yer alan ben LYS'den sonra okul puanımla birlikte 120 bin'e kadar sıralamamı çektim. Tercihler başlıyor fakat ben bu sene tercih yapmaktan vazgeçtim. Bir sene daha hazırlanarak hayal ettiğim bölümü okumak istiyorum. 

8. Kısaca özetlersek;


  • Sınava hazırlanırken telefonu bırakın.
  • Yapamadığınız soruların üzerine düşün.
  • Son ana kadar çalışmayı bırakmayın.
  • Stres yapmayın. 
  • Gireceğiniz sınavın son şansınız olduğunu düşünmeyin. Bu sene olmazsa daha çok çalışır diğer sene kazanırsınız. 
  • Kendinizi tanıyın ve buna göre çalışma programı hazırlayın. 
  • Sevgili aileler, lütfen çocuklarınıza onlardan daha değerli bir şey olmadığını hissettirin. Sağlıklarının önemli olduğunu, sınavı yapamasalar da sorun olmadığını söyleyin.
  • Ders çalışırken telefonunuzu kapatın veya ailenize teslim edin. Bir yıl dişinizi sıktıktan sonra istediğiniz kadar telefonunuzu kullanabilirsiniz. 

Bu yazımda sınav senemi anlatmak istedim. Söylemek istediklerimi tam anlamıyla söyleyememiş olsam da umarım aklınızda bir fikir oluşmuştur. Kendinize iyi bakın, bir sonraki yazıda görüşmek üzere :) 





Blogger tarafından desteklenmektedir.

İzleyiciler

img { padding:5px; margin:5px; border-width: 5px; border-color: #0066CC; border-style: single; ridge }